Afet sonrasında hepimiz fiziksel yaralanmalara ve kayıplara odaklanırız. Ancak afet anında ve daha sonrasında fiziksel olarak ilk yardıma ihtiyaç duyduğumuz kadar yaşama kaldığımız yerden sağlıklı şekilde devam edebilmek için psikolojik desteğe de ihtiyaç duyarız.
Afet; insanlar için fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar doğuran, insanın normal yaşantısını ve eylemlerini durduracak veya kesintiye uğratacak, imkânların yetersiz kaldığı olaylara verilen genel bir isimdir. Büyük oranda veya tamamen insanların kontrolü dışında gerçekleşen afetler, kitlesel bir can ve mal kaybına neden olur.
Afetlerde can ve mal kaybının yanı sıra, yaşanan afetin aniden ve beklenmedik bir şekilde gerçekleşmesinden dolayı kişi ruhsal ve psikolojik olarak baş edemediği problemlerle yüz yüze kalmaktadır. Toplumda kolektif stres yaratır.
Enkaz altındakilere ulaştığımızda neler konuşuruz, iletişim nasıl olmalı?
Afet anında ve daha sonrasında enkaz altındakilere ulaşıldığında haberlerde ve sosyal medyada gördüğümüz yaklaşımlar psikolojik açıdan ne kadar doğru ve sağlıklı bu konu üzerinde çalışmalar yapmalı ve hem halkımızı hem de afet çalışanlarımızı bilgilendirmeliyiz. Afetzedeye ulaştığımızda şok halinde olan bir kişiyle karşı karşıya olduğumuz bilinciyle soğukkanlı bir yaklaşım içerisinde olmalıyız. Enkaz altında kalan insanlara ulaştığımızda öncelikle panik atak geçiriyor olabileceklerini göz önünde bulundurarak yavaş ve sakin bir şekilde nefes alması için telkinlerde bulunmalıyız. Sakin ve telaştan uzak bir ses tonuyla kaygı ve endişelerini azaltır nitelikte konuşmalıyız.
Enkazdan çıkan kişileri haberlerde görüyor, çıkarılırken tezahürat ve heyecana şahit oluyoruz. Ancak bu konuda unutmamamız gereken bir durum var, bu tutumlarımız kazazedelere zarar verebilir, onları incitebilir. Bu konu üzerinde tüm halkımız ve çalışanlarımız bilgilendirilmeli, medya yönetimi sağlanmalıdır.
Enkaz altından çıkarılan afetzedelere nasıl davranılmalı?
Afeti yaşayan kişinin fiziksel bir rahatsızlığı varsa önce buna müdahale edilmeli. Ardından kendini güvenli hissettiği yerde duyguları hakkında yaşadıklarını ve hissettiklerini aktarmasına yardımcı olunmalıdır. Eğer kişi anlatmak istemiyorsa zorlanmamalı, psikolojik desteğe ihtiyacı olanlar psikolog ve psikiyatristlere yönlendirilmelidir.
Bazen bu afetler travmatik olabilir. Yaşanan travmatik olaylar bazı kişilerde ilerleyen süreçte de devam ederse kişide travma sonrası stres bozukluğu oluşabilir.
Travma; kişinin güçsüzlüğüyle yüz yüze gelmesi, kişinin yaşamına ya da beden bütünlüğüne yönelik şiddet ya da ölümle karşı karşıya gelmesi, kendini çaresiz hissetmesi durumudur. Kişide; travmatik olayın istemsiz ve irade dışı gelen anıları, travmatik olayla ilişkili, yineleyici sıkıntı veren düşler, kişinin, travmatik olay yeniden oluyormuş gibi hissettiği/davrandığı disosiasyon tepkileri, travmatik olayı çağrıştıran iç ya da dış uyaranlarla karşılaşınca yoğun ruhsal sıkıntı yaşama, travmatik olayı çağrıştıran iç ya da dış uyaranlara karşı fizyolojiyle ilişkili belirtiler oluşabilir. Kaçınma belirtileri olarak kişide travmatik olayla ilişkili sıkıntı veren anı, düşünce ya da duygulardan uzak durma çabaları ya da travmatik olayla ilişkili sıkıntı veren anı, düşünce ya da duyguları uyandıran dış anımsatıcılardan uzak durma çabaları vardır.
Travma yaşayanlara yaklaşım nasıl olmalı?
Duygusal olarak travmayı yaşayan kişiler saldırganlık, kızgınlık, öfke patlamaları, dürtüsel ya da kendine zarar verici davranışlar, her an tetikte olma, abartılı irkilme tepkisi, odaklanmada güçlük, uyku bozukluğu ve uykuya dalma ve sürdürmede güçlük yaşarlar.
Hem akut stres bozukluğu hem de travma sonrası stres bozukluğu belirtileri kişiden kişiye değişmekle birlikte bir çok benzer özelliği vardır. Akut stres bozukluğunun travma sonrası stres bozukluğundan en büyük farkı, belirtilerin travmatik olaydan sonraki 4 hafta içinde ortaya çıkması ve bozukluğun en az 2 gün en fazla 4 hafta sürmesidir. Kısaca iki bozukluk arasındaki en önemli fark zamanlamadır. 4 haftadan fazla sürüyorsa travma sonrası stres bozukluğu denilir.
Afetin yarattığı etkiler, kişiye ve afetin şiddetine göre değişir. Afet sonrası hem sosyal hem de psikolojik destek mağdur zedelere güçlendirici kalkan görevi görür. Mağdurların ailelerine ulaşmasını sağlamak onlara sosyal destek olmak akut dönemde çok önemlidir.
Psikolojik ilk yardımda temel ilkeler; travmanın normalleştirilmesi, normal yaşama dönüş ve bilgilendirmedir. Afetten zarar gören kişilere sağlıklı bilgi akışı sağlanıp şefkat ve güven ortamı oluşturulması için psikolojik ilk yardım en temel adımdır. Afet sahasında çalışan veya bulunan ruh sağlığı ve diğer önemli meslek gruplarının psikolojik ilk yardım eğitimi almış olması kriz anlarında büyük öneme sahiptir.
Depremzedelerin kurtulan yakınlarını bekleme sürelerindeki duygu durum yönetimi nasıl olmalıdır?
Afet anından sonra kurulan ilk yardım çadırları, bekleme ve toplanma alanlarında bir düzen kurulurken çocuklara, depremzedelere, afette yakınlarını bekleyenlere psikolojik destek sağlanmalıdır. Kriz anlarında sakinleştirici telkinleri sağlık çalışanlarına ve gönüllü yardımseverlere öğretilmelidir. Yakınları hakkında bilgi almak isteyen bireylere doğru ve sağlıklı bilgiler verilmelidir. Ancak asla panik halini arttıracak şekilde bir konuşma yapılmamalıdır. Travma sonrası stres bozukluğunda savunma mekanizmalarından olan bastırma ve inkâr süreçleri ilk 24 saat yoğun bir şekilde görülebileceğinden sevdiklerinin ve yakınlarının kayıp haberlerini inkâr eden kişilere kabullendirme ve nasihatlerde bulunmak için doğru zaman olmadığı bilinmelidir.
Enkazdan çıkan ve afeti yaşayan çocuklar için yapılacak özel çalışmalar nelerdir?
Enkazdan çıkan çocuklara ilk 72 saatte oyun terapisi oyunları geliştirilip gönüllülere ve çalışanlara oyun terapileri hakkında özet bilgiler verilmelidir. Yaşadıkları durumu anlamlandırmaları ve duygularını bastırmaları engellenmelidir. Doğru dışa vurum teknikleri öğretilmeli ve çocuklarla bu anlamda oyunlar oynanmalıdır.
Çocukların ve ebeveynlerin farkındalığını oluşturma ve psikolojik sağlamlığını yükseltme adı altında çalışmalar yapılmalıdır. Psikolojik sağlamlık oluşturmak için hayata karşı inanç tabloları kurgulanmalıdır.
Çocuklarda afetten sonra travma yaşanan yaş, bu deneyime verilen yanıtı etkileyen faktörlerden birisidir. Çocuklar, yaşam ve mekân kaybı gibi olaylara anlam vermekte, yetişkinlerden daha fazla zorlanırlar. Duygularını anlatmakta ise deneyimsizdirler.
Çocuklarda, depreme bağlı psikolojik sıkıntılarla ilgili olarak dikkat edilmesi gereken birçok bulgu vardır. Bunlar arasında, huzursuz ve ajite davranışlar, öfke nöbetleri, uyku sorunları, korkunç rüyalar görme ve ağlayarak uyanma, kaybettiği kişinin hayaletini gördüğünü söyleme, arkadaşlarıyla beraber olma ve oyun isteğinin azalması, bebeksi davranışlar, dikkat bozukluğu, büyüklere aşırı bağımlılık geliştirme, yatak ıslatma, tanısı konulamayan ağrılardan yakınma, kusma, okul başarısında düşme sayılabilir. Bu bulguları tanıyıp, ilgili bir yaklaşımla çocuğa yardımcı olunabilir. Çocuğa özel zaman yaratıp onunla konuşmak, güven vermek, ortak aktiviteler düzenlemek, günlük yaşamda sorumluluk almasına destek olmak, gereğinden fazla sorumluluk yüklememek, sorunun daha kısa sürede çözümüne katkıda bulunacaktır.
Afetlerin insanlar üzerindeki psikolojik etkileri nelerdir?
Afetler yer aldığı coğrafyada oluşturduğu yapısal yıkımın yanı sıra insanların yaşamlarını derinden sarsma ve ciddi psikolojik etkiler yaratma gücüne sahip olaylardır. Ve daha sonrasında yapılan yardımlar, ağırlıklı olarak yaşam kurtarılması, fiziksel yaralanmaların tedavisi, barınak sağlanması ve alt yapı hizmetlerinin düzeltilmesine yöneliktir. Psikolojik etkilenme sürecinin saptanma ve tedavisinin daha karmaşık ve uzun süreli olması, bu alandaki hasarın, çoğu kez kendi haline bırakılmasıyla sonuçlanmaktadır. Bu da travma sonrası stres bozukluğunun etkilerini arttırmaktadır. Ancak olay anında ve daha sonrasında sıkı ve doğru bir terapi ile psikolojik hasar en aza indirilmektedir.
Afetler gibi yaşamı tehdit eden beklenmedik olaylar karşısında, insan beyni, anında iki tür tepki verir: Bunlardan ilki tehlikenin değerlendirmesini yapmak ve ikincisi ise tehditten korunmaktır. Tehdit, “Savaş ya da kaç.” Bu gibi durumlarda vücudun strese gösterdiği tepkiyle yüksek olarak salgılanan adrenalin ve kortizol hormonlarının etkilerini azaltmak için telkin ve sakinleşme yöntemleri uygulanmalıdır.
Afet sonrası insan psikolojik reaksiyonları arasında konfüzyon, korku, keder, suçluluk ve öfke gibi güçlü zihinsel ve duygusal durumlara rastlanabilir. Uyku ve odaklanma sorunları ortaya çıkabilir. Yaşananlar zihinde sürekli canlanabilir. Bu gibi durumlarda uygun psikolojik destek birimlerine yönlendirme yapılmalıdır.
Her koşulda yapılması gereken, ilk yaraların sarılmasından sonra, yaşanan trajedinin kabullenilmesi, yaşamın yeniden anlamlandırılması ve kalınan yerden yaşamsal sorumluluklara devam edilebilmesidir. Travma sonrası stres bozukluğu yaşayan insanların büyük bir bölümü birkaç hafta içerisinde yeni duruma alışıp, iç dengelerini kurar ve zorluklarla başa çıkarken, bazı insanlar için sıkıntılı süreç, aylar ve bazen yıllar boyu devam eder. İlk 72 saat içerisinde yaşanan travmanın etkilerini azaltmak için çalışmak en az ilk yardım kadar önemlidir.
Afetlerin psikolojik etkilerini azaltmak için nasıl çalışmalar yapılmalı?
Depremin hemen sonrasında yapılacak psikolojik yardımda kişiye, yaşadıklarını ve duygularını rahatça belirtme olanağı vermek, zihinsel ve bedensel rahatlama ve dinlenmeye olanak sağlamak, ulaşabildiği yakınlarının yardımını istemesi için cesaretlendirmek, travmanın yaratabileceği duygusal sorunlar konusunda aydınlatıcı bilgiler sunmak önemlidir.
Deprem sürecini yaşayan kişi, konuşmak istemediği takdirde, buna zorlanmamalıdır. Kendisinin arzu ettiği bir zamanda duygu ve deneyimini paylaşabileceğini bildirmek, kişinin rahatlamasını sağlayacaktır. Konuşulduğunda, kişinin yaşadıklarını önemsizleştiren, deneyimini anlatmasına ve yaşamasına izin vermeyen, duyguları bastırmaya teşvik eden yorumlardan kaçınılmalıdır. Travma, kişinin yaşamını yeniden düzenleme konusundaki motivasyonunu kırmış olsa da, çaba sarf etmenin öneminin kavranması, psikolojik iyileşme açısından çok önemlidir. Kişi, iyileşmeye, çok zor bir yaşam sürecinden geçtiği gerçeğini kabul ederek başlamalıdır. Afet sonrası keder ve matem kaçınılmaz olabilir. Fakat her travmatik olay gibi, yaşanan yeni sürecin de bir süre sonra giderek etkisini kaybetmeye başlayacağı gerçeği olabildiğince göz önünde tutulmalıdır. Travma sonrası stresin yol açabileceği dikkat ve odaklanma sorunları nedeniyle, kaza yapma olasılığı artmış olabileceğinden, motorlu araç kullanma, yemek pişirme veya başka dikkat gereken aktiviteler sırasında çok özenli olunması gerekecektir. Beyin, toplam enerji tüketiminin % 20-25’inden sorumludur. Psikolojik süreçler, beynin beslenmesiyle yakından ilintilidir. Dengeli beslenme, uyuyabilme ve beynin oksijen kaynağını arttırmayı hedefleyen hafif egzersizler, duygu durum düzelmesinde büyük önem taşır. Travma etkisiyle sinir sistemi ajite olduğu için, bunu daha da arttıracak olan çay, kahve, kola ve sigara tüketimi sınırlandırılmalıdır. Yaşanan ruhsal sıkıntının bastırılmasında alkol ve uyuşturucu ilaç kullanımı ise, kısa ve uzun vadede yeni sorunlara yol açabileceğinden, bunlardan olabildiğince kaçınılmalıdır. Rahatlatıcı müzik dinleme, nefes egzersizleri ve gevşeme çalışmaları, anksiyete ve depresyonu hafifletmede başvurulabilecek yan etkisiz ve yararlı yöntemlerdir. Günlük yaşamı düzene koyan bir plan yapılması, belirsizlik endişesini azaltmada yardımcıdır. Rutin çalışma yaşamına dönülemese bile, günlük aktivitelere başlamak, boşluk duygusunu ve onun yaratacağı kısır düşünce döngüsünü azaltmada yararlıdır. Kendisinden daha zor durumdaki insanlara yardımcı olunması, yardım alan için yaşamı kolaylaştırmanın yanı sıra yardım edene de yararlı olmanın getirdiği rahatlama duygusunu verecek ve kısır düşünce döngüsünden çıkmasına yardımcı olacaktır. Bir günlük tutmak, duygu ve düşünceleri dışa vurmanın güvenli bir aracı olmanın yanı sıra kişinin iç dünyasını yazılı bir gerçekliğe dönüştürerek, üzerinde çalışılabilecek, olumlu değişimler yapılabilecek somut bir zemin yaratacaktır. Olay anına zihinsel geri dönüşler yaşamak ve uykuda kâbuslar görmek sıkça karşılaşılan durumlar olmakla beraber, zamanla bu bulguların azalması beklenmektedir.
Afet anında ve daha sonrasında fiziksel olarak ilk yardıma ihtiyaç duyduğumuz kadar psikolojik desteğe de ihtiyaç duymaktayız. Şok anında uygun terapi yöntemleri ve yaklaşımlar tüm sağlık çalışanlarına, gönüllü hizmet ekipleri ve halkımıza anlatılmalı bu konuda doğru bilinçlendirmeler yapılmalıdır.
Psikolog Betül Altındal – Uzman Klinik Psk. Tuba Dursun Tuncel