13 Ekim 2024 / 9 Rebiül Ahir 1446

Kapadokya

Edibe Boz – 

Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, eşine zor rastlanacak güzellikte yeryüzü şekillerine sahip rüya gibi bir yere yolculuk yapmaya hazır mısınız? 

Şimdi gözlerinizi kapatın ve gün doğumunda kızıl gökyüzünün rengarenk balonlarla süslendiğini, her köşesinden tarih fışkıran konaklarla dolu sokaklarda kaybolduğunuzu hayal edin.

TARİHİ

Aslında Kapadokya bölgesi günümüzden yaklaşık 60 milyon yıl önce yakınlarında bulunan Erciyes, Göllüdağı ve Hasandağı’nın patlaması ve püskürttüğü lavların zaman içerisinde yağmur ve rüzgarlardan aşınması ile ortaya çıkan peri bacalarının oluşturduğu bölgedir. 

Kapadokya’da bilinen en eski medeniyet Asurlar’dır ki bu dönem yazının da ilk görüldüğü dönem olarak bilinmektedir.  Asurlar’dan sonra ise sahneyi Kapadokya’nın meşhur yeraltı şehirlerini birer savunma kalesi hâline getiren, havalandırmalar inşa eden, koridorları devasa kayalar ile kapatan Hititler alıyor.

Hititlerin tarih sahnesinden silinmesinden sonra, Kapadokya’ya bugünkü ismini veren ve “Güzel atlar ülkesi” olarak anılmasını sağlayan Persler geliyor bölgeye. Zerdüştlük dininde ateşin kutsal olduğuna inanan Persler, bölgedeki yanardağları kutsal olarak kabul etmişlerdir. Ne var ki Büyük İskender’in Persleri alt etmesi ve ölümünden sonra bölge, Roma İmparatorluğu’nun bir eyaleti hâline gelmiş. 

Roma döneminde Kapadokya ekonomisi kalkınarak bölgenin kayseri yani merkezi hâline geldi. Gizli geçitleri ve ilginç yeryüzü şartları ile güvenli bir bölge olarak görülen Kapadokya, Hristiyanlığın yeni yeni yayıldığı dönemde manastır yaşamınında başladığı ilk yer oldu. (Bknz: Göreme Açık Hava Müzesi)

Selçuklular 1082 yılında bölgeyi ele geçirdikten sonra bölge, uzun süreli olmasa da, Müslümanların eline geçmiş oldu.

Kapadokya’nın ekonomik açıdan en güçlü ve en refah dönemi ise Osmanlı ve Cumhuriyet dönemidir.

ULAŞIM

Kapadokya, turistik bir bölge olması sebebiyle birçok ulaşım imkânı olan bir bölge. Karayolu ile gelmek isterseniz özel araç veya otobüs ile gelebilir, uçak kullanmak isterseniz de haftanın belli günleri İstanbul’dan Nevşehir havaalanına, haftanın her günü de İstanbul’dan Kayseri havaalanına uçuş bulabilirsiniz. 

Havayolu ile gelecekseniz Nevşehir havalimanı şehir merkezine 55 km (25- 30 dk araba yolcuğu), Kayseri havalimanı ise Nevşehir şehir merkezine 75 km (yaklaşık 45 dk. araba yolcuğu) uzaklıkta. Bu iki havalimanından şehir merkezine ulaşmanızı sağlayacak farklı seçenekler de mevcut tabii. Toplu taşıma kullanabilir, daha önceden rezervasyon yaptırarak shuttle hizmetinden yararlanabilir, seçtiğiniz otelin ulaşım hizmeti varsa bunu kullanabilir veya çevreyi de rahatlıkla gezebilmeniz açısından özel araç kiralayabilirsiniz. 

Peki, Kapadokya’ya ulaştıktan sonra şehir içi ulaşımı nasıl sağlayacaksınız?

İşte bu noktada biraz sıkıntı yaşayabilirsiniz çünkü bölge her ne kadar turistik açıdan çok gelişmiş olsa da şehir içi ulaşım ve toplu taşıma konusunda henüz yeterince gelişmemiş. Daha bütçe dostu bir seçenek olarak otobüs, minibüs ve taksi gibi seçenekler elbette mevcut fakat otobüs ve minibüs saatlerinin çok sık olmadığını söylememiz gerek. Şayet daha rahat bir seyahat istiyorsanız ve bütçeniz de buna uygunsa,buraya özel aracınızla gelmenizi veya burada bir araç kiralamanızı öneririz. Bu sayede çok daha rahat bir tatil geçirebilirsiniz. 

 

NE ZAMAN GİTMELİ?

Aslına bakarsanız Kapadokya için belirli bir mevsim tayin etmek güç çünkü her mevsimde sizi başka bir güzellikle karşılıyor.

Örneğin yazın giderseniz uçsuz bucaksız vadilerin güzelliklerinde kaybolabilirsiniz, kışın giderseniz de beyaz örtüsüne bürünmüş peri bacalarını izlemekten kendinizi alamayacağınızın garantisini verebiliriz. Tabii amacınız bu bölgenin en meşhur aktivitesi balona binmekse, ılık ve taze bahar havasıyla sizi saracak ilkbahar mevsimini tercih etmenizi öneririz. 

NE YEMELİ?

Doğal güzellikleriyle büyüleyen Kapadokya bölgesi, yemek konusunda maalesef sınıfta kalıyor. Her ne kadar bölgenin kendine has yemekleri olsa da, lezzet bakımından tatmin edici olduklarını söyleyemiyoruz. Tabii, yine de karar sizin. 

Bölgenin en meşhur yemeği, burada özel yapılan testilerde pişirilen testi kebabı. Bir diğer yemek ise özellikle kış aylarında sıkça tüketilen kabak çekirdekli dilik kız mantısı. Tabii elbette bağları ile meşhur olan bir bölgede yaprak sarmanın olmadığı bir menü düşünülemez.

Şayet tatlı ve tuzlu aromaları birlikte tüketmeyi seviyorsanız ya da daha geleneksel bir tercih yapmak isterseniz, pekmezli ve kuzu etli kayısı yahnisini mutlaka denemelisiniz. Kayısı yahnisi muhtemelen Nevşehir mutfağının en farklı lezzetlerinden biri.

Eğer yolunuz merkezin biraz dışında kalan Derinkuyu ilçesindeki Kaymaklı Köyü’ne düşerse, reçel veya bal ile tüketebileceğiniz kuru kaymağı denemeyi de es geçmeyin deriz. Bize göre bölgedeki en ilginç tatlardan biri buydu. 

Son olarak Kapadokya’ya özel bir tarif olarak cevizli, pekmezli ve yumurtalı bir un helvası olan dolaz’ı ve Anadolu’ya has bir lokum türü olarak düşünebileceğiniz köftür’ü de listeye eklemenizi önerebiliriz.

NEREDE KALMALI?

Konaklama için bölgenin tarihi dokusundan esinlenerek yapılmış mağara otellerden tutun da geniş aile hayatını deneyimleme imkânı sunan konaklara kadar birçok seçenek mevcut. Tabii, bütçenize ve zevkinize göre bir butik otel tercih ederek şehrin güzelliğinin tadını çıkarmayı da seçebilirsiniz.

NE ALMALI?

Bu rüyalar diyarından ayrılırken “Eee bu rüya gibi şehirden hatıra olarak ne götürelim?” diyecek olursanız cevabımız belli. Kapadokya bölgesinde hatıralık eşya denilince akla ilk olarak Avanos bölgesindeki çömlekler gelir. Zevkinize göre çeşit çeşit çömleklerden seçip hatıra olarak alabilir, sevdiklerinize hediye edebilirsiniz. Üstelik burada evinize götüreceğiniz çömlekleri kendiniz de yaparak farklı bir deneyim kazanabilirsiniz. 

Yine bölgeye has hediyelik olarak Uçhisar’dan oniks taşından yapılmış objeler ve Muğla-Milas taraflarından getirilen ve renk değiştiren taş olarak da bilinen zultanit taşından yapılmış takıları önerebiliriz. Tabii bu taşları alırken orijinalliklerine dikkat etmek ve pazarlık yapmakta fayda var. 

Bölgede yoğun talep gören bir diğer hediyelik eşya ise kilimler. Önceleri kadınların sadece evlerinde dokuduğu fakat zaman içinde artan talep dolayısıyla üretimi gelişen kilimlerden artık her çeşitte bulmak mümkün. Özellikle de Avanos ve Göreme bölgelerinde merkezlere giderek her boyuttan ve renkten makine veya el dokuması kilimleri rahatlıkla bulabilirsiniz. 

Soğanlı köyünde ilk olarak bir kişinin kızına oyuncak yapmasıyla başlayan ve zaman içinde ünlenen folkforik elbiseli bez bebekler de sevdikleriniz için güzel bir hediye olabilir. Ayrıca hemen her yerde bulabileceğiniz boy boy, renk renk balonlar da bölgeye özgü olması nedeniyle oldukça güzel bir seçim olacaktır.

Eğer aklınız bölgeye has lezzetlerde kaldı ve yanınızda buralardan bir şeyler götürmek istiyorsanız, kuru kaymak ilginç bir alternatif olabilir. Kuru kaymak, Derinkuyu ilçesinin Kaymaklı kasabasında, oldukça zorlu bir süreçten geçerek üretiliyor. Fakat tüketimi için aynı şeyi söyleyemeyeceğiz çünkü küçük parçalara bölüp bal veya reçele batırıp keyifle bir çırpıda tüketebiliyorsunuz. Buraya has sütle kavrulan kabak çekirdeği, etli dolması yapılan kuru kayısı, Anadolu’nun jelibonu olan köftür ve pestil ise yöreden evinize götürebileceğiniz diğer ilginç lezzetlerden bazıları. 

NERELERİ GEZMELİ?

Görülmesi gereken noktaları kaçırmamak için güzel bir gezi planı yaparak Kapadokya’yı 5 bölgeye ayırabiliriz: Göreme, Ürgüp, Uçhisar, Ortahisar ve Avanos. 

Göreme 

Göreme Açık Hava Müzesi (Göreme Örenyeri), öncelikli olarak görmeniz gereken yerlerden. Bu bölge, Hristiyanlığın ilk dönemlerine (M.S. 4.yy) ev sahipliği yapmış bir kaya yerleşkesi. 13.yy’a kadar manastıra ev sahipliği yapan kaya müzenin içerisinde kiliseler, şapel, okul, yemekhane, oturma odası, mutfak vb. alanlar mevcut. Müze kart veya kapıdan alacağınız bilet ile içeriyi gezebiliyorsunuz fakat içeride bulunan Karanlık Kilise’nin giriş ücreti ayrı. Bilet alıp girmeye değer mi derseniz; eğer kiliselere veya tarihi yapılara dair özel bir ilgiliniz yoksa, cevabımız hayır.  Burası da bölgede göreceğiniz diğer kiliselere benzer özelliklere sahip.

Aşk Vadisi (Bağlıdere Vadisi – Aşıklar Tepesi): Kapadokya vadiler ile dolu bir bölge, bu vadi de en popüler olanlardan.  Burada 4,9 km’lik ve  meyve ağaçlarıyla dolu bir alanda bulunan yürüyüş parkurunda  huzur dolu bir gün geçirebilir ve parkurun sonunda gün batımını izlemek için Aşıklar Tepesi’ne çıkabilirsiniz. 

Ürgüp 

Temenni Tepesi: Burası Ürgüp’ün tam merkezinde kocaman bir kaya tepesi. Panoramik Kapadokya manzarasına karşı bir çay içmek isterseniz, burayı mutlaka ziyaret etmelisiniz. Tepede iki kümbet, önemli şahsiyetlere ait mezarlar ve küçük bir kütüphane bulunuyor. 

Gomeda Vadisi: Ihlara Vadisi’nin küçüğü olan bu vadi, Küçük Ihlara adı ile de anılıyor. Bol mağaralı ve apartman görünümlü kaya oyuklarıyla biraz ürkütücü bir görüntü sunsa da vadi içerisinde Bey deresi, meyve ağaçları birçok eski kilise ve yeraltı şehri bulunan muhteşem bir doğa harikası. 

Üç Güzeller: Anne-baba-çocuk olarak bilinen Ürgüp girişinde meşhur peri bacası formunun çok net görüldüğü peri bacaları. Fotoğraf çektirmek için ideal alanlardan. 

Ürgüp Müzesi: Eski Tunç çağından Bizans dönemine kadar birçok kalıntının bulunduğu, bölgenin yaşam ve kültürünü anlayabileceğiniz küçük bir müze. 

Mustafapaşa: Ürgüp’e sadece 5 km uzaklıkta bir Rum köyü. Sokaklarında kaybolarak yerli halkın yaşamına tanıklık edebileceğiniz bir yer. Burada gezilecek yerler ise: Asmalı Konak (Old Greek House Otel), Maraşoğlu Köprüsü, Saklı Vadi, Mehmet Şakirpaşa Medresesi, Aziz Nikolaos Manastırı, Konstantin Helena Kilisesi ve Aziz Basil Şapeli.

Asmalı Konak: 2000’li yıllarda çekilen aynı isimli diziyle meşhur olmuş bu konak, bölgenin mimarisini incelemek için de güzel bir fırsat sunuyor. Konak küçük bir kültür müzesi hâline getirilmiş ve avlusu da çay bahçesi olarak düzenlenmiş. Konağa girmeseniz bile etrafında bulunan sokaklarda küçük bir tur atmanızı tavsiye ederiz. 

Ortahisar 

Ortahisar Kalesi: Yamacına kurulu evler sayesinde hem yukarıdan hem de aşağıdan izlemesi son derece keyifli.

Etnografya Müzesi: Kapadokya sosyal yaşamını deneyimlemek için uğranılabilecek bir durak. 

Uçhisar 

Uçhisar Kalesi: Buraya Kapadokya’nın hemen her yerinden görünebilen en büyük peribacası da diyebiliriz. Ayrıca zirvesinden Erciyes ve Hasan Dağı’nı görebileceğiniz tek nokta.  Burada gün doğumunda balonları veya gün batımı izlemeden Kapadokya’dan ayrılmayın.

Güvercinlik Vadisi: Çeşitli sporlar için de tercih edilen vadi. Yerli halk güvercinler için kayalara güvercin yuvaları oyduğu için bu isimle anılıyor. 

Avanos 

Devrent Vadisi: Kapadokya vadileri arasında klasik formlardan uzak, daha çok pembe ve turuncu kayalardan oluşan vadi. Ne yazık ki çok kullanışlu bir yürüyüş parkuru olduğunu söyleyemeyeceğiz. 

Avanos Asma Köprü (Tahta Köprü): Kızılırmak’ın üzerinde yer alan köprü, hafif hafif sallanması ile meşhur, ayrıca Türkiye’nin 2. asma köprüsü (1973). 

Avanos Saç Müzesi: Garip Körükçü (Chez Galip Saç Müzesi) tarafından 1979 yılında kurulan müze, bölgenin en ilginç müzelerinden. Her şey çömlek ustası Galip Bey’in gelen bir Fransız turistten bir tutam saç istemesiyle başlamış ve dünyanın ilk saç müzesi olmuş. 

Zelve Açık Hava Müzesi: Burası aslında üç ayrı vadiden oluşuyor. Kapadokya’nın en eski ve en uzun süre kullanılmış yerleşim bölgelerinden. Söylentilere göre Hristiyanlık ilk olarak burada yayılmaya başlamış. Şayet bölgeyi rahatça dolaşmak istiyorsanız yanınıza bolca su ve rahat ayakkabılar almayı unutmayın. 

Sarıhan Kervansarayı: 13. yy. Selçuklu mimarisinin özellikleri hâkim bu yapının en dikkat çekici kısmı, son derece gösterişli olan kapısı. Tarihi İpek Yolu üzerinde kısa bir mola vermek isterseniz burayı da listenize ekleyebilirsiniz. 

Paşabap Rahipler Vadisi: Burası Kapadokya’ya kadar gelip vakit ayırmadan gitmemeniz gereken, içerisinde yürüyüş yapıp, bol bol fotoğraf çekebileceğiniz vadilerden. Vadinin önemli özelliklerinden biri de zamanında inzivaya çekilen Hristiyan din adamlarına ev sahipliği yapmış olması. 

 

YERALTI ŞEHİRLERİ

Özkonak Yeraltı Şehri: M.Ö 400’lü yıllarda, Hititliler tarafından yapıldığı tahmin edilen Özkonak Yeraltı Şehri, Avanos’a 14 km mesafede Özkonak Kasabası’nda yer alıyor.

Özkonak Yerlatı Şehri, bir savunma stratejisi olarak katlar arasında haberleşmeyi sağlayan uzun ve dar deliklerle inşa edilmiş. Düşmandan saklanırken haberleşme ve hava değişimi bu delikler aracılığıyla sağlanırmış.

Bir diğer özelliği ise sürgü taşlarındaki avlanma delikleri. Düşmanın girişini engellemek için kapı olarak kullanılan sürgü taşlarına delikler açılarak buradan ok, mızrak fırlatmak ya da kızgın yağ dökmek için yararlanışmış.

Derinkuyu Yeraltı Şehri: Eğer yeraltı şehri gezecek kadar vaktiniz varsa, Derinkuyu bunun için ideal yer. Şehir, Nevşehir’e 30 km mesafede yer alan ve neredeyse 500 yeraltı şehri bulunan Derinkuyu ilçesinde bulunuyor.  Derinkuyu’nun geçmişi Asur kolonilerine dayanıyor. Sekiz katlı ve neredeyse 50.000 kişinin yaşayabileceği kadar büyük bu yeraltı şehrinde koca bir toplumun hayatını devam ettirebileceği her şey var.Evler, ahırlar, depolar, misyonerler okulu, günah çıkartma yeri, vaftiz havuzu, kuyular ve daha birçok alan sizi bekliyor.

Kaymaklı Yeraltı Şehri: Nevşehir’e 20 km uzaklıktaki Kaymaklı’da yer alan yeraltı şehrinin geçmişi M.Ö 3000 yılına, Hitit dönemine dayanıyor. Roma ve Bizans dönemlerindeki genişlemelerle de sekiz katlı ve neredeyse 5.000 kişinin yaşayabileceği bir şehre dönüşmüş.

 

Kapadokya’da nereler  mutlaka görülmeli?

Göreme Açık Hava Müzesi, Aşk Vadisi, Üç Güzeller, Ortahisar Kalesi, Uçhisar Kalesi, Güvercinlik Vadisi, Devrent Vadisi, Gomeda Vadisi, Zelve Açık Hava Müzesi, Çavuşin Kilisesi, Paşabağ Rahipler Vadisi, Kızılçukur Vadisi, Derinkuyu Yeraltı Şehri, Kaymaklı Yeraltı Şehri.

Kapadokya’da ücretsiz gezilecek yerler nereler?

Göreme, Ürgüp, Uçhisar, Mustafapaşa, Ortahisar, Çavuşin, Avanos, Aşk Vadisi, Temenni Tepesi, Gomeda Vadisi ve Üç Güzeller ücretsiz olarak gezebileceğiniz yerlerden bazıları.

SON TAVSİYELER

  • Birçok tarihi bölgeye rahat rahat girebilmek için mutlaka müze kartınızı yanınıza alın.
  • Bölgeye karasal iklim hâkim olduğu için akşamları hava serin olabiliyor, yaz aylarında gitmiş olsanız bile tedbirli olmakta fayda var.
  • Uzun yürüyüşler Kapadokya’nın olmazsa olmazı, bu yüzden rahat giysilerinizi ve ayakkabılarınızı yanınızdan ayırmayın.

Başka şehirlerde yeniden görüşmek üzere!