15 Mayıs 2025 / 17 Zilkade 1446

Tunus’un Ruhunu Keşfetmek- 1.Bölüm –

Edibe Boz – 

Kuzey Afrika’nın Akdeniz’e uzanan büyüleyici ülkesi Tunus; tarihin ve doğanın iç içe geçtiği, her köşesi başka bir hikâye anlatan bir coğrafya. Roma kalıntılarının gölgesinde yürürken aynı zamanda geleneksel çarşıların renkli dünyasında kaybolabilir, sahil kasabalarında Akdeniz’in serinliğini hissederken Sahra’nın sonsuzluğuna dokunabilirsiniz.

İlk adımı attığınız andan itibaren Tunus’un sıcaklığı yalnızca güneşinde değil halkının samimi tebessümünde de hissediliyor. Kahvesini yudumlayan yaşlı bir adamdan yol tarifi alabilir, sokakta size tatlı ikram eden bir çocuğun gülümsemesiyle yola devam edebilirsiniz.

Burası, modern şehirlerin enerjisiyle geleneksel yaşamın ritmini bir arada barındıran hem gözlere hem de kalbe hitap eden bir ülke. Dilerseniz arkeolojik kalıntılar arasında tarihle buluşun, dilerseniz bir kafede naneli çayınızı yudumlarken hayatın yavaş aktığı bir günü yaşayın.

Bu yazımızda sizi Tunus’un, modern dünyayla geleneklerini kusursuz bir uyumla harmanladığı bir yolculuğa davet ediyoruz. Burada zaman sanki farklı akar; tarih, mimari ve kültür zamansız bir deneyime dönüşür.

Tarih

Tunus’un tarihi, adeta  taşa, toprağa işlemiş. Nereye baksanız bir medeniyetin izine rastlıyorsunuz. Fenikeliler tarafından kurulan efsanevi Kartaca kentiyle başlayan bu tarih yolculuğu, Roma İmparatorluğu döneminde görkemli tiyatrolar, hamamlar ve villalarla devam etmiş. Hannibal gibi dünyaca ünlü bir komutanın izlerini taşıyan bu topraklar; Bizans, Arap ve Osmanlı dönemlerinde de önemli birer merkez olmuş. Osmanlı izlerini özellikle liman kentlerinde hâlâ hissetmek mümkün.

Fransız sömürge döneminin ardından 1956’da bağımsızlığını kazanan Tunus, yakın tarihteyse Arap Baharı’nın başladığı ülke olarak adını duyurdu. Tüm bu tarihî katmanları, başkent Tunus’taki Bardo Müzesi’nde görmek mümkün. UNESCO koruması altındaki Dougga Antik Kenti ya da El Jem’deki devasa amfitiyatro ise sanki bir zaman tüneline girip geçmişe yolculuk etmenize olanak sağlıyor. Yani burada her taşın, her sokağın bir hikâyesi var.

Ulaşım

Tunus’a Türkiye’den özellikle İstanbul üzerinden direkt uçuşlarla yaklaşık 2,5 saatlik bir yolculukla ulaşılabilir. Tunus Kartaca Uluslararası Havalimanı’ndan şehir merkezine ulaşım oldukça kolay. Taksi, otobüs ve araba kiralama seçenekleriyle ister bireysel ister grup hâlinde rahat bir ulaşım mümkün.

Tunus kenti içinde de seyahat etmek gayet keyifli. Özellikle sahil şehirlerini birbirine bağlayan tren hatları konforlu ve ekonomik bir seçenek sunuyor. Sousse, Monastir ve Mahdia gibi şehirler arası trenler oldukça temiz ve zamanında çalışıyor. Toplu taşıma olarak minibüs ve otobüsler de uygun fiyatlı ve yaygın. Şehir içinde ise genellikle kısa mesafelerde yürümek çok kolay çünkü tarihî merkezler oldukça kompakt. Eğer daha bağımsız bir gezi planlıyorsanız araba kiralamak da iyi bir seçenek (Şehirler arası yolculukta çok büyük rahatlık sağlayabilir). Ülkenin yolları genelde düzgün ve tabelalar hem Arapça hem Fransızca olduğundan kaybolmanız pek mümkün değil!

Sousse
Monastir

Ne zaman gidilir?

Tunus’u gezmek için en ideal dönem ilkbahar ve sonbahar aylarıdır. Bu dönemlerde sıcaklık 20-28 derece arasında seyreder, güneşli ama bunaltmayan bir havada tarihî yerleri ve doğal güzellikleri keyifle gezebilirsiniz. Bahar aylarında çiçeklerin açmasıyla birlikte özellikle Cap Bon Yarımadası ve iç bölgeler adeta kartpostallık bir güzelliğe bürünür. Fotoğraf severler için bu dönem, Tunus’un en renkli yüzünü görme şansı sunar.

Yaz aylarında sahil kasabaları turistlerinde rağbetiyle oldukça hareketlidir. Hammamet, Monastir ve Sousse gibi şehirlerde Akdeniz’in tadını çıkarabilir; plajların keyfini sürebilirsiniz. Ancak temmuz ve ağustos aylarında ülkenin iç kesimleri ve çöl bölgelerinde sıcaklık 40 dereceyi aşabildiği için bu bölgelerde gezmeyi planlayanlar dikkatli olmalı, bol su içmeli ve koruyucu ürünler kullanmalıdır.

Kış aylarında ise Tunus daha sakin, huzurlu bir atmosfere bürünür. Sıcaklıklar genelde 10-18 derece arasında seyreder. Bu da özellikle kültürel geziler ve şehir turları için uygun bir ortam sağlar. Kalabalıktan uzak bir tatil isteyenler için aralık ve ocak ayları ideal olabilir.

Ne yenir?

Tunus mutfağı tam anlamıyla bir keşif yolculuğu! Arap, Fransız ve Akdeniz tatlarının harika bir karışımı. Eğer yemek yemeyi seviyorsanız burası tam size göre.

İlk olarak couscoustan başlayalım. Tunus’ta her evin kendine has bir couscous tarifi vardır: tavuklu, kuzu etli ya da sadece sebzeli… Her hâliyle nefis! Yanında da bol baharatlı sebze sosu. Özellikle cuma günleri geleneksel couscous günü olarak kabul edilir ve neredeyse tüm lokantalarda özel sunumlarla servis edilir.

Couscous

Sonra sıra geliyor brike: Çıtır yufkanın içine yumurta, ton balığı ve baharatlar konuluyor, kızartılıyor. Yanında limonla servis ediliyor ve ilk ısırıkta bayılıyorsunuz. Özellikle sahil kenarındaki restoranlarda taze yapılan brikler oldukça popüler.

Sokak lezzetleri de unutulmaz: Lablabi adını verdikleri nohut çorbası, içine ekmek doğranarak ve sarımsaklı soslarla lezzetlendirilerek servis ediliyor. Özellikle sabah kahvaltısı gibi tüketiliyor ve insanı bütün gün tok tutuyor. Yerel halkın sabah erken saatlerde tükettiği bu çorba, yol üstü dükkanlarda hızlıca ve ekonomik bir şekilde bulunabilir.

Lablabi

Acıyı seviyorsanız harissa adlı kırmızı biber ezmesini her yemeğin yanında denemelisiniz. Tunus mutfağının adeta simgesi hâline gelen bu sos, bazen ekmeğe sürülerek bazen de zeytinyağıyla karıştırılarak servis edilir. Her restoranda masada bulunur.

Harissa

Deniz ürünleri konusunda da Tunus oldukça cömert. Özellikle La Goulette gibi liman bölgelerinde taze kalamar, karides, levrek gibi deniz ürünlerini ızgara ya da buğulama olarak tadabilirsiniz. Limon, zeytinyağı ve baharat üçlüsüyle hazırlanan bu yemekler oldukça hafif ve lezzetlidir.

Tatlı kısmına geldiğimizde ise makroudh başrolde. Hurmalı ya da incirli bu tatlı, kızartılarak veya fırınlanarak yapılıyor ve balla tatlandırılıyor. Bunun dışında zrir adını verdikleri susam, bal ve fındık ezmesinden oluşan karışım, özellikle doğum ve kutlama gibi özel günlerde sunulan yöresel bir tatlıdır. Yine baklawa Tunus usulüyle badem dolgulu ve hafif baharatlarla zenginleştirilmiş haliyle oldukça beğeniliyor.

Makroudh

İçecek olarak ise naneli yeşil çay ve Arap kahvesi öne çıkıyor. Kafelerde üzerine çam fıstığı ya da badem serpiştirilerek sunulan naneli çay, dinlenmek için birebir.

Yani Tunus, lezzet arayan gezginler için adeta bir açık büfe gibi. Her köşe başında yeni bir tat, her sofrada yeni bir hikâye var.

Nerede kalınır? Ne kadar kalınır?

Tunus’ta konaklama konusunda seçenekler gerçekten zengin. Hem lüks hem de bütçe dostu oteller, misafirhaneler ve hatta yerel evlerde kalabileceğiniz pansiyonlar mevcut. Başkent Tunus’taki oteller, özellikle Medina çevresinde konumlanmış olanlar, şehrin tarihî dokusunu yakından hissetmenizi sağlıyor. Bu bölgede butik otellerden restore edilmiş geleneksel evlere kadar çok çeşitli alternatifler bulabilirsiniz.

Sahil bölgelerinde ise konaklama tam bir tatil havasında. Hammamet ve Sousse gibi şehirlerde denize sıfır resort oteller, geniş havuzları ve spa merkezleriyle tatilinize konfor katıyor. Ayrıca Monastir ve Mahdia gibi daha sakin sahil kasabalarında da huzur dolu butik oteller sizi bekliyor. Eğer daha otantik bir deneyim arıyorsanız Tozeur ve Matmata gibi güneydeki çöl kasabalarında, geleneksel Berberi mimarisiyle yapılmış mağara evlerde konaklamak da mümkün.

Tozeur

Konaklama fiyatları sezona göre değişiklik gösteriyor. Yaz aylarında ve festival dönemlerinde biraz daha yüksek olabiliyor. Ancak erken rezervasyonla oldukça uygun fiyatlara kaliteli oteller bulmak mümkün.

Peki, ne kadar kalmalı?

Eğer sadece sahil şehirlerini ve başkenti gezmeyi planlıyorsanız 4-5 gün yeterli olabilir. Ama bu ülkenin tarihine, kültürüne ve doğasına doymak istiyorsanız en az 7-8 günlük bir rota önerilir. Çöl turu, antik kent ziyaretleri ve geleneksel köyler için birkaç günü daha mutlaka eklemelisiniz.

Henüz Yorum Yok

Cevap Yaz

Tüm alanları doldurunuz