2 Mayıs 2024 / 23 Şevval 1445

Bir Güzel Vefa Örneği

Abdullah ibn-i Mübarek Hazretleri hem sûfî, hem âlim, hem güzel ahlâklı bir kimse ama cihad da sevap olduğundan o sene cihada Tarsus’a gelmiş. Bir Rum cengâveriyle karşılaşmış. Adam cengâver; boylu poslu, güçlü kuvvetli, zırhlı kılıçlı, oklu mızraklı bir cengâver… Kaçacak değil ya, saldırmış; bir ceng ü cidal başlamış.

Kapışmışlar ama birbirlerini alt edememişler. O buna saldırmış, bu ona saldırmış; bu ona mızrak atmış, o buna kılıç sallamış… Biri ötekisini yenememiş, saatler ilerlemiş.

Abdullah ibn-i Mübârek başarısız bir silahşor değil ama yenememiş bu adamı… Bunu yenememesi, karşı tarafın da çok güçlü kuvvetli, mahir olduğunu gösteriyor.

Abdullah ibn-i Mübarek “Ben ibadet edeceğim, onun için biraz keselim bu savaşı, mola verelim!” demiş.

Ötekisi:

“– Sen ibadet edeceksen, ben de ederim; pekiyi!” demiş.

Abdullah ibn-i Mübarek gelmiş, atını çayırın kenarındaki ağaca bağlamış. Akan dereden abdestini almış. Öteki de öbür tarafa gitmiş. Kendi inancına göre ne yapıyorsa yapıyormuş.

Abdullah ibn-i Mübârek namazı bitip de dua ederken içinden düşünmüş: “Şu adamı atında iken kıstıramadım. Şimdi hazır atından inmişken, hücum edeyim üstüne, yerde bunu haklayayım!” demiş.

Fakat hatırına birden bir ayet-i kerime gelivermiş:

Bismillâhir rahmânir rahîm: (İnnel ahde kâne mes’ûlâ)[1] “Ahdinden insan sorumludur. Ahdini bozduysa, ahdini niye bozduğu insana sorulur bir gün!”

Kur’an-ı Kerim’de buyruluyor ki:

(Ve mâ teşâûne illâ en yeşâallàh) [2]Allah istemese siz bir şeyi isteyebilir misiniz kendiliğinizden?.. İstek nerden doğuyor?.. İstek de Allah’tan…İnsan bazan hatırlamak istediği şeyi bile hatırlayamıyor, hiç hatırına gelmiyor.

Şimdi kulun bu ayeti hatırlaması nerden?.. Allah’ın hatırlatmasından… Neden birden aklına bu ayet geldi?.. Allah hatırlattı da ondan… Yâni, Allah-u Teâlâ Hazretleri ona bir sinyal gönderiyor:

“–Ey benim kulum, ey Abdullah ibn-i Mübârek!.. Sen benim iyi kulumdun, Ahde vefâ etme ayetini unuttun mu yoksa?.. Ahde vefâ edecektin!..” diye…

Tabii, bu mânâyı düşündüğü için, Abdullah ibn-i Mübârek, o kahraman adam başlamış ağlamağa… Gözlerinden yaşlar dökülmeğe başlamış. Karşı taraftaki adam da şaşırmış; bakmış, hüngür hüngür ağlıyor:

“–Yahu, niye ağlıyorsun? Ölümden mi korktun, ne oluyor?.. Aşağı inip namaz kıldıktan sonra, bu işin biteceğini anladın da, hayatın sona erecek diye mi ağlıyorsun?..” demiş.

Demiş ki:

“–Rabbim beni senin yüzünden azarladı.”

“–Nasıl oldu da azarladı?”

“–Ben dua ederken, senin üstüne hücum etmeyi düşündüm. Allah da bana, Kur’an-ı Kerim’den ahdine sadakat göstermek gerekir manasına gelen ayeti hatırıma getirdi; yani azarladı. Ben buralara Rabbimin rızasını kazanmak için gelmişken, bak gördün mü şu yaptığım işi? Sana bu düşünceyi aklımdan geçirdiğim için azar işittim, puan kaybettim. Ona ağlıyorum.” demiş.

Bu sefer karşıdaki ağlamağa başlamış:

“–Sizin dininiz hak din, ben müslüman oluyorum!” demiş. “Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne muhammeden abdühû ve rasûlüh” demiş, müslüman olmuş.

Muhterem kardeşlerim, bakın! Ahde vefayı Allah sevdiği kuluna hatırlatıyor ve bu güzel ahlâk ötekisini bile fethediyor. İnsanlar ahlâkla fethedilir.

M. Es’ad COŞAN (Rha)

GÜZEL AHLÂKLAR VE VEFA (26. 7. 1995 – Rochester / U. S. A.)

 

[1] İsrâ 34

[2] İnsan (Dehr) 30