19 Mayıs 2024 / 11 Zilkade 1445

Paylaşmak Çoğalmaktır

Yahya Özkul – 

Tasarruf, biriktirmek, kumbara gibi kelimeler ve kavramlar toplumumuzda çocukluktan itibaren yaygın olarak teşvik edilen şeylerdir. Oysa Kur’an’da tavsiye edilen, ibadet sayılan ve teşvik edilen; infak yani paylaşmaktır.

Öyle ki Kur’an, hiçbir tasarrufla ve yatırımla elde etmemiz mümkün olmayan bir kazancı, infak sayesinde bir daneye 700 veren bir ticareti müjdeler.

“Mallarını Allah yolunda harcayanların hâli, her başağı yüz taneli yedi başak bitiren bir tohumun hâli gibidir. Allah dilediği kimseye daha kat kat verir. Allah’ın ihsanı çok geniştir. Her şeyi hakkıyla bilendir.” (Bakara, 261)

Bir şeye sahip olmanın mutluluğunu yaşarken, o şeyi paylaşarak mutluluğu başkalarının mutluluğu ile çoğaltabiliriz.

Allah dostlarından biri, uzun süren halveti tamamlayınca öğrencileri mükellef bir sofra hazırlamış getirmişler. Demiş ki “Bunu yetimlere götürün onlara ikram edin.” Öğrencileri de “Efendim uzun süredir yemediniz diye sizin için hazırlamıştık, yeseydiniz.” diye cevap verirler. Bunun üzerine Allah dostu şöyle yanıtlar: “Yeseydim iki saat sonra benden ayrılacaktı, şimdi ebediyyen benim oldu.”

Paylaşma erdemi sadece zenginlik işi değildir, iman işidir. 

Paylaşmak sadece varlık zamanlarına özel değil, darlık zamanlarında da yapılabilir. Paylaşmadaki “yarım hurma ile de olsa” ölçüsü herkesin her zaman paylaşma imkanı vardır demektir.

Paylaşmakta esas olan miktar değil paylaşma fedakarlığıdır.

Paylaşabilecek bir şeylere sahip olmak hem bir fırsat hem de bir imtihandır.

Paylaşmakla kişi en büyük iyiliği kendisine yapmış olur. Paylaşma erdemine sahip olanlar bunu bir fırsat olarak bilmiş ve değerlendirmişlerdir.

 Hz. Ali’nin bir sözü alışageldiğimiz hayat felsefesinden başka bir bakış açısı sunar bize: “İki nîmet vardır ki beni hangisinin daha çok sevindirdiğini bilmiyorum. Birincisi; bir kişinin, ihtiyâcını karşılayacağımı umarak bana gelmesi ve bütün samîmiyetiyle benden yardım istemesidir.  İkincisi ve daha çok hoşuma gideni ise Allah Teâlâ’nın, o kimsenin ihtiyacını benim vâsıtamla yerine getirmesi, yâhut kolaylaştırmasıdır. Bir müslümanın sıkıntısını gidermeyi, dünya dolusu altın ve gümüşe sahip olmaya tercih ederim.” (Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, VI, 598/17049)

“Sadaka malı azaltmaz.” diye yemin eder Hz. Muhammed (s.a.s.)

Paylaşmakla mal, huzur, sevinç, sevap vb. kazanç bereketlenir.

“Sevinçler, mutluluklar paylaşıldıkça çoğalır.” İfadesi nice tecrübelerle oluşan bir hükümdür.

Paylaşmanın en güzel örneği çiftçilerdir. Ekime hazır hale getirilen tarlaya elindeki ürünün “en kıymetlisi”ni saçar. Adına “tohumluk” denilen ve diğer ürünlerden “kalitesi, temizliği, duruluğu,” en güzel olanı toprakla paylaşan çiftçi 1’e; 10, 20, 30 ürün alır. Paylaşmakla çoğaltır varlığını.

Paylaşmak sadece maddi değerlerle sınırlı değildir.

“Güçlü ve haklı olduğu hâlde affetmek: paylaşmaktır.”

“Yokluğunda kardeşine dua etmek: paylaşmaktır.”

“Haksız iken özür dileyebilmek: paylaşmaktır.”

“İnsanların gönüllerine sevinç ekmek: paylaşmaktır…”

Paylaşma adabı, paylaşmak kadar önemlidir.

  1. Paylaşmak gizli olmalı/ ifşa edilmemeli; gösterişten, reklamdan, beklentiden ve her türlü hesaptan uzak olmalı, yalnızca Allah rızası için yapılmalıdır. 

Bunun en güzel örneklerinden biri sadaka taşıdır; veren kimin aldığını bilmez, alan kimin verdiğini bilmez. Zaten ölçü; “sağ elin verdiğini sol el bilmeyecek kadar gizli” olması değil midir? 

Bunun iki tarafa da faydası vardır. Veren; gurur, kibir, gösterişten uzak kalır. Alan; rencide olmaz, mahcubiyet yaşamaz.

  1. Verdiğini başa kakmamalı; başa kakan vermekle almış olduğu mükafatı iptal etmekle kalmaz, onun sorumluluğunu da yüklenir. “Yaptığı hayır, ürküttüğü kurbağayı değmez.” özdeyişinde olduğu gibi paylaşmakla elde edilecek faydadan daha çok zarar eder.

     “Allah katında Kabe’den daha kıymetli” olan insan gönlünü incitici davranışlardan kaçınmalı.

  1. Sevdiklerinden vermeli; “kurtulmak” istediğinden değil, elinde bulunması ile sevineceği şeylerden vermeli. 

Bir depremzede anlatıyor: Can havliyle kendini dışarı atmış. Yardım için gelen giyeceklerden bir kazak geçmiş eline. Kullanılmış kazağı elime alınca; dolabımda sevmediğim, giymek istemediğim, modası geçmiş şeyleri infak ettiğim aklıma geldi de bundan utandım diyor. 

Kişi, kendine verildiğinde gönül huzuruyla almayacağı kalitesiz ve bayağı şeyleri, infak diye vermemelidir. 

  1. Kardeşini isteme durumuna düşürmeden paylaşmalı. “Deprenmeden dil, dudak; sözü işiten gelsin” dediği gibi Yunus’umuzun, çevremizdeki insanların derdi ile dertlenir, hâlini bilir hassasiyette olmalı.
  2. Paylaşılan şeyin mevcutlarımızın en şereflisi ve gerçekten bize kalan olduğunu bilmeli.

Hz. Muhammed (s.a.s.) veda haccına giderken yol azığının yüklü olduğu deve kaybolur. Medineli sahabi Sa’d b. Ubâde (r.a.) kaybolan azıkların yerine kendi yol azığını paylaşınca Peygamber Efendimiz memnuniyetini belli etmek için: “Ey Sa’d Medine’ye geldiğimizden beri bize ikramların yetmedi mi? diye teşekkür ifade edince Sa’d b. Ubâde’nin (r.a) cevabı:

     “Ya Resulallah vallahi bizim malımızın en şereflisi size ikram ettiklerimizdir.” olur.

  1. Sahip olunan şeyde kardeşinin de hakkı olduğunu görüp gönül hoşluğu ile paylaşmalı.

    Hele paylaşmak üzerimize farz olan zekat; bize 40 taneyi “Veren”in bunlardan bir tanesini de ihtiyacı olana vermek üzere bize emanet ettiği başkasının hakkıdır.

  2. Hürmetle paylaşmalı, izzetine ve şerefine halel getirmeyecek şekilde takdim etmeli.

Ariflerden  biri maddi durumu pek iyi olmayan bir şairin peşinden yetişmiş ve “Efendim bu altını düşürdünüz.” diye kendisine bir ikramda bulunmak istemiş de, o da “O altın sizin kalbinizdir.” demiş.

“Paylaşmayı emreden” infâkın yüceliğini ve fazîletini anlatmak için Zât’ını, verilen tarafta kabul etmiştir. Böylece infâk eden, Allâh’ın eline o infâkı takdim ediyormuş gibi düşünmeli, hassasiyetle ve hürmetle vermelidir. 

  1. Bir karşılık beklemeden hatta teşekkür bile beklemeden paylaşmalı. Paylaşma imkanına sahip olmayı nîmet bilip alana teşekkür hissiyâtı içinde olmalıdır. Çünkü onu mes’ûliyetten kurtarıp ecir kazanmasına vesîle olmaktadır. Güzel bir zarfın içinde: “İkrâmımızı kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz.” gibi bir hitap yazılabilir.
  2. Paranın en yenisini, mümkünse en irisini tebessüm ve nezâketle daha da güzelleştirerek teslim etmeli. Aynı değerde olsa bile albenisi, sunumu güzel olmalı. 

Giderilen her sıkıntıda, sevinçle dolup tebessüm eden her gönülde Allah’ın rızası vardır.

  1. Paylaşacak bir şeye ve paylaşabilme duygusuna sahip olmanın gönül hoşluğu ile vermeli. Selam vermede-almada bile tebessümle  verenin sevabın çoğunu alacağı bildirilmişken musafaha ederken de yetim başı okşarken de anne eli öperken de paylaşırken de tebessüm, yapılan paylaşımın değerini artırır.
  2. Doğru kişiye, doğru zamanda, doğru bir usul ile vermeli. “İhsanın en güzeli ihtiyacı, karşılayandır.” denilmiştir.

Arifler şöyle dua ederlermiş;

“Ya Rab; elde edince, kazanınca yaşadığım mutluluk ve huzurdan daha fazlasını paylaşınca yaşamayı nasip eyle.”

 

2 Yorum
  1. Yahya hocam bu güzel yazı için çok teşekkürler. Ama ben dört maddede saydığınız paylaşma örneklerini (affetmek paylaşmaktır gibi) kafamda tam oturması açısından biraz daha açmanızı istiyorum mümkünse. Selamlar.

Cevapla Yıldız Demir Cevabı İptal Et

Tüm alanları doldurunuz